CİLDİ ARINDIRAN EKSFOLIANT ASİTLER: AHA & BHA

Cilt bakımı, dermokozmetik ürünlerin gelişimi ile birlikte son yıllarda büyük bir evrim geçirdi. Bu bakım ürünleri arasında asitler özellikle cildin yenilenmesi ve sağlıklı bir görünüme kavuşması için önemli bileşenler olarak karşımıza çıkıyor. Asitlerin cilt bakımında ilk kullanımı, Cleopatra’nın süt banyolarıyla başlayan oldukça eski bir tarihe uzanırken, asitlerin cilt bakım ürünlerinde kullanımı FDA tarafından onaylandıktan ve güvenli bulunduktan sonra oldukça yaygınlaşmıştır.

Eksfoliant asitler, cildin üst tabakasından yer alan ölü ve zarar görmüş hücreleri uzaklaştırarak cildin yenilenme sürecini destekleyen bileşenlerdir. Bu süreç, cildin daha pürüzsüz, canlı ve sağlıklı görünmesine katkıda bulunurken, aynı zamanda akne, siyah nokta ve gözenek görünümü gibi sorunların azalmasına ve cilt tonunun eşitlenmesine olanak tanır. Cildin yenilenme sürecini hızlandıran eksfoliant asitler, aynı zamanda, devamında uygulanacak bakım ürünlerinin cilde daha iyi nüfuz etmesini sağlayarak, bu ürünlerin etkinliğini artırır.

AHA'lar, yapısı gereği suda çözünür özelliğe sahip, cilt yüzeyinde etki gösteren ve ölü hücreleri uzaklaştırarak cildin yenilenmesini sağlayan asitlerdir. Glikolik asit ve laktik asit en sık duyduğumuz ve belki de en çok kullandığımız AHA'lar arasında yer alıyor.  AHA'ların cilde etkileri arasında, cilt üzerinde nazikçe peeling etkisi göstermeleri, nemlendirme özellikleri sayesinde cildi yumuşatmaları, güneş kaynaklı cilt kusurları, ince yaşlanma belirtileri ve hiperpigmentasyon gibi cilt sorunları için etkili çözümler sunmaları yer alıyor.

AHA'lar, güneşe karşı hassasiyeti arttırdığından genellikle akşam rutinlerinde tercih edilirken, bazı AHA’lar gündüz bakımında, güneş koruyucularla birlikte kullanılabiliyor.

BHA'ları diğer asitlerden ayıran ilk özelliği yağda çözünür yapıya sahip olmaları ve bu sayede cildin daha alt katmanlarına nüfuz ederek derinlemesine etki göstermeleri olabilir. Cilt üzerinde yer alan gözeneklerle bütünleşerek gözenekler içerisinde bulunan sebum, kir ve kalıntıları çözer ve uzaklaştırırlar. Bu sayede gözeneklerin tıkanmasını, genişlemesini önlerken, sivilce ve siyah nokta oluşması sürecinin de önüne geçerler. Cilt üzerinde gösterdikleri bu etkiler sayesinde özellikle karma, yağlı ve akne eğilimli ciltlerin en çok tercih ettiği asitler arasında yer alıyorlar. Bu asit ailesi arasında salisilik asit belki de an çok duyduğumuz ve en sık kullandığımız asit olarak karşımıza çıkıyor. Eksfoliant yapısı gereği cilt üzerinde yenilenme sağlamanın yanı sıra cilt yüzeyine derinlemesine nüfuz edebilen bir yapıya sahip olması sayesinde gözenekleri derinlemesine arındırıcı etki de gösteriyor. Bu etkiler, sahip olduğu anti-inflamatuvar ve anti-bakteriyel özellikleri ile birleştiğinde salisilik asit sivilce ve siyah nokta oluşum sürecinde oldukça etkili bir önleyici olarak karşımıza çıkıyor.

AHA ve BHA arasındaki temel fark, su ve yağ çözünürlükleridir. Bu fark, her bir asit tipinin cilt problemlerine yönelik spesifik etkilerini belirler. AHA'lar, kuru ve yaşlanma belirtileri gösteren ciltler için, BHA'lar ise yağlı ve akne eğilimli ciltler için daha uygun görünüyor. AHA'lar cildin üst yüzeyinde çalışırken, BHA'lar yağda çözünerek daha derine nüfuz edebilir, bu sayede daha derinlerde yer alan kirlilikleri rahatlıkla uzaklaştırıp derinlemesine bir arınma sağlayabilir. 

AHA'lar ve BHA'lar birlikte kullanıldığında, cildin genel görünümünü iyileştirebilir ve daha hızlı sonuçlar alınarak cildin hem yüzeyindeki hem de daha derinlerindeki sorunları hedef alabilir. Bu kombinasyon, cildin daha derinlemesine temizlenmesine, dokusunun iyileştirilmesine ve cilt tonunun eşitlenmesine yardımcı olabilir. Ancak, bu kombinasyon hassas ciltlerde tahrişe yol açabilileceği ihtimali her zaman göz önünde bulundurulmalı, belki de kullanımdan önce bilek içi gibi bir alanda denenerek cilt üzerine etkisine bakılmalıdır. 

Bu noktada dikkat edilecek bir diğer parametre ise asitleri bakım rutinimize dahil etme hızımız. Her iki asidi de rutininize dahil etmeyi düşünüyorsanız, cildinizi yavaşça alıştırmanız öneriliyor. Örneğin, haftada bir kez AHA içeren bir ürün kullanmaya başlayarak, cildiniz uyum sağladıkça BHA içeren bir ürün ekleyebilirsiniz.

AHA ve BHA kullanımı cildi güneşe karşı daha hassas hale getirebildiği düşünülüyor, bu nedenle geniş spektrumlu bir güneş koruyucu kullanmak bu noktada dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta olarak karşımıza çıkıyor.

Ayrıca, kullanılan ürünlerde düşük konsantrasyonlarda başlamak cildinizin ihtiyaçlarını ve ürünlere etkisini gözetmek için oldukça avantajlı görünüyor.

Cilt tipi ve mevcut cilt problemlerine göre doğru asit seçimi, cilt bakım rutininde oldukça önemli bir adımdır. Genel olarak kuru ve yaşlanma belirtileri gösteren ciltler için AHA'lar, yağlı ve akne eğilimli ciltler için BHA'lar ideal seçimler olabilir. Her iki asit türünün de cilt sağlığı ve görünümü üzerinde önemli etkileri vardır, ancak kullanım sırasında güneş koruyucu önlemlerinin alınması ve cilt reaksiyonlarının dikkatle izlenmesi gerekiyor.

Hangi asit türünü cilt bakımınıza dahil edeceğiniz noktasında ise önemli parametre cildinizin ihtiyaçları ve hedeflediğiniz sonuçlar olarak karşımıza çıkıyor. Cildinizdeki esas problem sivilce, siyah nokta ve gözenek sorunları ise belki de aradığınız şey cilt ile uyumlu, bitkisel içerikli, doğal salisilik asit içeriğine sahip ürünlerken; esas probleminiz ince çizgiler ve kırışıklıklar, cilt tonu düzensizlikleri, pigmentasyon sorunları ise belki de AHA içeren ürünleri cilt bakım rutininize dahil etmek doğru bir tercih olabilir.

“Söz konusu içerik yalnızca genel bilgilendirme amaçlıdır ve tıbbi tavsiye niteliğinde değildir. Lütfen uzman görüşüne başvurunuz”.